Sayfalar

25.08.2013

EKO-JÎN YOLDA: 20 Ağustos 2013 – Amedi

       Alamut kalesi gibi yıllarca dağın zirvesinden dünyayı gözlemleyen bir kent Amedi. Osmanlıya, İngilizlere, Saddam'a yıllarca direndi. Dünyaya meydan okumak için sırt sırta vermiş evleriyle ne ev yapmak için bir toprak parçası bulabilirsiniz Amedide ne tek bir parca taş koparabilirsiniz. Bizi tüm haşmeti ve hikmetiyle karşıladı Amedi. duruşuyla kulağımıza özgürlüğü fısıldadı.







EKO-JÎN YOLDA: 19 Ağustos 2013 – Duhok

Eko-Jîn Duhok'ta

Duhok, farklı inanç ve etnik grupların özgürce yaşayabildikleri bir alan. 







EKO-JÎN YOLDA: 18 Ağustos 2013 – Zaxo Karşılama

Eko-Jîn ekibi Zaxo'da ekolojik tahribatları engellemek için kurulmuş olan "çevre koruma muhafızları" tarafından karşılandı.





24.08.2013

EKO-JÎN YOLDA: 18 Ağustos 2013 – Habur "Sınırların Karşısında"

      Eko-jîn yola çııktığı andan itibaren yola çıkma nedenlerinden birinin idari ve milli sınırların böldüğü insanlar arasında bir tür köprü olmayı amaçladığını deklare etmişti. İlkelerimize uygun davranarak Habur sınır kapısında sınırlara karşı olduğumuzu basın açıklamasıyla dile getirdik.

                                                            
      BASINA VE KAMAOYUNA

      Hiçbir ülke bizi bir diğerimizden ayıramadı. Hiçbir kent bize ait olmadı. Bir toprağı, bir denizi, bir okyanusu, bir nehri bölen, parçalayan bir diğer candan ayıran sınırlar bizler için zorbalıktan başka bir anlam ifade etmedi. Bizler yeryüzünün çocuklarıyız. Bir çocuk gülerken bir anne severken bir baba korurken ırkı veya ülkesi duygularını değiştirmez, biliriz. Bir insanı diğerinden ayıran üzerine resimler çizilmiş bezden, demirden, taştan bayraklar olmamalı.
      
      Bu gün sınırlar tüm canlıları birbirinden ayırmakla kalmıyor, insaları ayrıştırıp düşmanlaştırıyor. Ülkeler sınırlar vasıtasıyla Kürtleri ya da Arjantin Şili sınırındaki Mapuce halkı gibi dünya halkları, kültürleri hatta aileler arasına dahi dikenli teller, mayınlar döşüyor. Savaş ve çatışma dönemlerinde kapanan sınır kapıları ve ambargolar yüzünden insanlar kıtlıkla terbiye ediliyorlar. Her gün yüzlerce hatta binlerce insan sınır çatışmaları, sınırlara yerleştirilen mayınlar yüzünden ölüyor.    

      Oysa doğada her şeyin bir diğeriyle bağı vardır. Suyun, rüzgarın, tohumdaki canın döngüsü bizleri birbirimize bağlar.  Yeryüzü  bir bütündür ve her bir varlığın diğerine ihtiyacı vardır.  Önce kendi aralarına sınır koyan insanlar daha sonra sınırları faşist bir inatla bitkilerin hayvanların ve nehirlerin arasına çektiler.  

      Kuşların nehirlerin vatanı yoktur. Sürekli göç ederler ve akarlar. Bizler de kuşlar gibi nehirler gibi sınırsız ve silahsız bir dünya’da  soluksuz akmak istiyoruz.
              
      Habur sınır kapısından bir defa daha haykırmak istiyoruz. Yaşasın varlıkların birbiriyle sınırsız ilişkiler kurabildiği tam bağımlı bir dünya.



23.08.2013

EKO-JÎN YOLDA: 18Ağustos 2013 – Silopi

      Silopi'de sadece sınır kapısından geçmek için hazırlık yapmayı planlamıştık. İşler düşündüğümüz gibi gitmedi. Silop'i girişinden itibaren önce Silopi'deki termik santral karşıtı imza kampanyası düzenlemek isteyen Silopi öğrenci derneği sonra Kesk bileşenleri bizlere yoldaş oldular. Silopiyi yaşanmaz bir yere dönüştüren üç termik santral yetmiyormuş gibi inşaa edilmesi planlanan yeni termik santrallere karşı imza kampanyasınına startı öğrenci derneğiyle birlikte Silopi sanat sokağında başlattık. Savaş ışık ve Aslan Dik'i arbanesiyle şenlenen sokağa doğayı korumayla ilgili söylevleri, termik santral karşıtı nasihatleri ve kılamlarıyla Salih'i Şırnaki ve Dengbej İsa bizleri mest etti. 






Akşam tüm eko-jîn üyeleri Silop'ide düğüne davet edildi. Yorgun argın halimize rağmen gitmemezlik edemedik. Birden kendimizi dünyanın en uzun halayının içinde bulduk. Çok keyifli bir düğündü. Eko-Jîn olarak damat ve geline mutluluklar diledik.

18.08.2013

EKO-JÎN YOLDA: 17Ağustos 2013 – Şırnak



Botan halkı tüm sıcaklığıyla Eko-Jîn’i bağrına bastı


Şırnak girişinde son birkaç durakta aşina olduğumuz polis sorgulamalarından birini daha yaşadık. Bizleri yarım saat kadar durdurdular. Şırnak girişinde da kitlesel bir karşılama yapıldı. Kent turumuza halk da bizleri takip etti. İnsanlar balkonlardan pencerelerden sloganlarımıza karşılık verdiler. Yolumuzu kesen gençler Botan sizinle gurur duyuyor diye slogan attılar. 15 ağustosu unutmayın denildi. Bizde 15 ağustos Şırnak katliamını unutmayacağız diye sloganlarla karşılık verdik. Ömer Kabak meydanında Basın açıklaması yapıldı.




BASINA VE KAMUOYUNA

Doğayla barış yürüyüşümüzün başlangıcından bu yana diller, kültürler, sözcükler, doğal ve kültür miraslarla karşılaştık. Karşılaştığımız bu doğal ve kültürel miraslar tek tipleştirilmeye çalışarak yok edilmek istenmiş bu coğrafyanın yaratmış olduğu değerler  talan edilmiş yıkıma sömürüye maruz bırakılmıştır.

Diller, kültürler, sözcükler, anlatılar birer kültür mirasını oluşturan bu değeler doğadan beslenir. Bizler bütün bunları yaratan doğamıza sahip çıkmak için adını yeni bir yaşam dediğimiz bir yolculuğa çıktık.

Bizler her şeye rağmen  güzel bir coğrafyaya sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Dolayısıyla bu yolculuk boyunca sadece yıkımları değil bu coğrafyanın güzelliklerine de tanık olmak, bu güzellikleri  yaşamak ve yaşatmak istedik. Nitekim yol boyunca zihnimizde şu cümle de geçmedi değil: Kürdistan her şeye rağmen çok güzel!

 Şırnak özelinde yapılan termik santraller, HES’ler, kömür yatakları ve aslında tamamen sermaye aktarımı için yapılan güvenlik amaçlı barajlar, bu coğrafya üzerindeki en öncelikli tehditlerdir. Bugün içinde geçtiğimiz bir vadiyi,  Dicle nehrinde gördüğümüz bir balıkçıl kuşunu belki de  bir yıl sonra göremeyeceğiz.

Roboskî durağımızdan sonra şunu çok iyi anladık ki; burada ölümler bitmemiş, katliam HES’ler, barajlar termik santraller, yakılmalar üzerinden son sürat devam etmektedir.

Yolculuğumuzun Şırnak durağında bir kez daha sesleniyoruz; bu coğrafyanın insanı ve doğası üzerindeki baskılar, müdahaleler kalksın.. Bırakın insanlar doğayla beraber iyileşsin yaralarını sarsın.

Eko-Jîn Kolektifi






Basın açıklamasından sonra Şırnak belediye başkanı Şêrebuk ağacımıza bez bağladı.

Çadırlarımızı Ömer Kabak meydanında kurduk. Gece on ikiye kadar Şırnak halkı bizi ziyarete geldi.


Şırnak fotoğraf albümü : https://www.facebook.com

EKO-JÎN YOLDA: 16 Ağustos 2013 – Roboskî






      Yolculuğumuzun birinci etabı Ilısu'da bitirdikten sonra ikinci etabı yıkıma ve talana rağmen yeni bir yaşamı yeniden Roboskî’de başlatmak için saat 10da otobüsümüze bindik. Otobüs yolculuğunun başlangıcında Dicle vadisinin muhteşem doğasını izlerken bir taraftan yol üzerinde yaptığımız etkinlikler hakkında konuşup kısa bir değerlendirme yaptık. Şırnak'tan sonra arkadaşımız Sibel toplumsal cinsiyet atölyesi yaptı.


     Yolda bize özel olduğunu söyledikleri kimlik kontrolleri bizi canımızdan bezdirdi. En sonunda durumu protesto edip, elimizde arbenelerimizle halay çekmeye başladık. Belde halkı da aramıza katılınca protestomuz işe yaradı ve kimliklerimizi inceleme süresi kısaldı. 





     Şırnak'tan Roboskiye altı ayrı arama noktasında 4saat  bekletildiğimiz için gün kararırken köye ulaştık.  Veli Encü’nün bize hitaben konuşması ardından,  mayın karşıtı atölye çalışması başladı. Sonrasında Roboski’lilere Eko-Jîn’i anlattık, daha sonra ekolojik yaşam hakkında sohbet ettik.  Sabah bir grup bisikletl yola koyuldu kalanlar sabah, mezarlıkta basın açıklanasını yaptık . Ve Roboskiden ayrılarak yolumuza devam ettik.







      BASINA VE KAMUOYUNA 

      Halac-ı Mansura sormuşlar “Cehennem neresidir?”, diye.” Acı çektiğimiz yer değil ; acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir" demiş. 597 gün önce bu topraklarda 34 kıyamet yaşandı. Çığlıkları yüreğimizde yankılandı. Bizler sese ses eklemek acıyı paylaşmak için yola koyulduk. Xezil çayı boyunca yapılan güvenlik barajlarının nehri yok ettiğini gördük. Yol boyu askeri üslerin çevresinde ormanların yakıldığını gördük. Köylülerden yetkililerin ormanın kesilmesine müsaade ettiğini duyduk. Her yıl emekçilerin kurban edildiğini, kontrolsüzce açılan madenlerin dağları kömüre buladığını gördük. Yol bitti ama Roboskiyi bulamadık. Roboski diye bir köyün yıllar önce yakıldığını. Yok edildiğini, şimdi Roboski denilen yerin askeri tugayın yanı başına zorla yerleştirilmiş köylülerin oluşturduğu Gülyazı denilen bir tür iç mülteci kampı olduğunu öğrendik.


      Bu topraklarda adalet 597 gündür yok demiyoruz. Bu topraklara adalet hiçbir zaman uğramadı; artık biliyoruz. Yıkımı, talanı yaşayan çocuklarının katledilmesine rağmen inatla barışı isteyen Roboskilileri görmek dayanışmak onlardan barışçıl olmanın bilgeliğini öğrenmeye geldik.  Bir yanımız Roboskiyle öldü. Başka bir yanımız Roboskililerin aydınlık yüzleriyle diriliyor. Yeni bir yaşam için yolculuğa çıkan bizler adaletin ne olduğunu bilmeyenlerin Roboskiye adalet getireceklerine inanmıyoruz. İktidardan Hukuk dışı uygulamalarına ve adaletsizce yaklaşımlarına rağmen barışçıl ellerini uzatabilen Roboskililere sığınmalarını yürekli insanlardan barışı ve adaleti öğrenmelerini talep ediyoruz. Yolculuğumuzun 1. Etabını Ilısuda bitirdik. 2. Etabı yıkıma, talan, katliama rağmen yeni bir yaşam için yeniden  Roboski’den başlatıyoruz.


Roboskî fotoğraf Albümü : https://www.facebook.com

EKO-JÎN YOLDA: 15 Ağustos 2013 – Ilısu

   Eko- Jîn Ilısu'da şeytan taşladı.
 




BASINA VE KAMUOYUNA
Bizler evimizden işimize, okulumuza  gidip gelirken, yemeğinizi yerken, konuşurken, otururken yani hayat bildiğimiz gibi akarken. Yerle bir edilip baraj altında kalan eski Ilısu köyünün üzerinde iş makineleri karınca gibi çalışıyorlar. Adsız emekçilerin emekleriyle Dicle nehrinin üzerine çekilecek su kapanına dönüştürülüyor. Adına baraj denilen bu kapan Mardin’in Ilısu köyünden Diyarbakır’ın Bismil ilçesine kadar, yüzlerce kilometrelik bir alanda yaşayan canlıların hayatını karartacak. Biz bu basın açıklamasını özellikle Ilısu barajında yaptık.  Hasankeyf’in sular altında kalmasın diye Hasankeyf’te yapılan basın açıklamalarında, aktivitelerde barajın görünmeyen yıkımı görünsün istedik. Baraj setlerinin üzeride ot bile yetişmediği görünsün istedik. Baraj inşaatının bölge halkına inşaata amelelik şoförlük gibi geçici işler dışında iş sağlamadığı bilin istedik. Gürül gürül akan Dicle nehrini önemli bir kısmını bataklığa dönüştürenlerin bir tür Nuh tufanıyla cezalandırılacaklarını anlamalarını istedik.  Ve bu yıkımı planlayanlar burunlarının dibinde olduğumuzu, baraja karşı direnişimizden asla vazgeçmediğimizi ve iki elimizin yakalarında olduğunu görmesini istedik.  Baraj yapan firmalara boşa emek harcadıklarını Ilısu barajının yapımını eninde sonunda durduracağımızı anlasınlar istedik.
Şeytan yerin dibinde, yükseklerde bir yerlerde ya da karanlık mağaralarda değil. Ilısu da şu an tam karşımızda doğayı talan etmek isteyenlerin projelerinde bu devasa büyüklükte barajın setinde. Bizler basın açıklaması sonrası şeytanı taşlayacağız. Ekolojik yıkıma karşı olan herkesi Ilısu barajına şeytanı taşlamaya çağırıyoruz.

Ilısu fotoğraf albümü : https://www.facebook.com







17.08.2013

EKO-JÎN YOLDA: 14 Ağustos 2013 - Bismil / Batman / Hasankeyf

   
     Batman yolu da tıpkı Bismil yolu gibi bizleri neredeyse hiç zorlamadı. Batman kent merkezine girdiğimizde saat yedi bucuktu. İnsanları rahatsız etmemek için ilk defa bir kentte sessizce girdik.








     Batman belediye başkanı uzun süredir tutuklu bulunduğundan Batman belediye başkan vekili Serhat Temel bizleri belediye girişinde karşıladı. Bölgede bisiklet yolları yapan tek belediyesi olduğunu vurguladık. Bisiklet yollunun teknik hatalarını belirttik. Serhat Temel, " Yolculuğunuzu ilk duyduğum andan itibaren anlamı ve önemli bulduğunu, doğaya zarar veren HESler ve barajlara karşı olduklarını özellikle Ilısu barajının yapılmaması için yıllardır önemli bir mücadele yürürrüklerini söyledi. Batman belediyesi olarak Dünyanın ve bölgenin ciddi bir risk altında olduğunun dfarkında olduğunu Çevreyle doğayla barışık ekolojik bir anlayışın kente yerleşmesi için ellerinden geleni yaptığını söyledi."



      Belediyedeki görüşmemiz sonrası Hasankeyfe doğru yola koyulduk. Yolda artık bizim köyün olduğunu söylediğimiz şikefte köyünde solukladık. Ayranımızı içip sohbet ettik.





      Bölge ekonomisine hiç bir katkısı olmayan. Ortadoğunun sürekli savaş hallinde olmasının en önemli nedeni olan petrol kuyularını önünden geçtik.







     Hasankeyf'e ulaşıp yerleştikten sonra Üç yol köyüne gittik. Eskiden mağaralarda yaşayan köy halkı yeni evlerini mağaraların üzerine yapmışlar böylece modern evle mağaralar birleşmiş oturma odası mağara salonu tuğladan olan evler ortaya çıkmış. köy halkını hazırlıksız yakaladık. çoğu hane ilcedeki düğüne gitmişti. bir iki aileyle sohbet edip tohum takası yaptık.

     Köy ziyareti sonrası saat altı gibi Hasankeyfte çardakların olduğu bölümde basın açıklamamızı yaptık.

        

        BASINA VE KAMOUYUNA
        Barışın yolu yoktur. Barışın kendisi bir yoldur. Demiş Gandhi. Bizler de  yolumuz barış olsun diye bisikletlerimizle Dersim’den yola çıktık. Dersim’den Hasankeyf’e gelene kadar bir şeyi çok iyi öğrendik;  barışmamız gereken nehirler, barışmamız gereken dağlar, ağaçlar, kuşlar var.

 Sayısız baraj ve Hes projeleriyle bitirilmek istenen bir Munzur, yakılmış köyler ormanlar, delik deşik edilmiş dağlar, üzerinden asfalt yolların geçtiği sazlıklar, yaşam alanlarından koparılmış kuşlar gördük.  Bizler İnsanın insan üzerindeki tahakkümüne karşı olduğumuz kadar insanın doğa üzerindeki tahakkümüne de karşıyız. İnsanı merkeze alan ve doğa üzerinde her türlü müdahaleyi mübah gören, yer yüzündeki tüm varlıkların insan için yaratıldığını savunan bencil anlayışa dur demek için yollara koyulduk.

       Doğadaki değişim  ve dönüşümlerin,  yapım ve yıkımların doğal yollarla gerçekleşmesi gerektiğine inandığımız için yollardayız.  Bugün dünyada UNESCO’nun  doğal ve kültür mirası kriterlerinin onda dokuzunu karşılayan tek yerleşim yeri olan Hasankeyf, elli altmış yıl önce masa başında hazırlanmış ıIısu barajı ile sular altında bırakılmakta ,Dicle vadisi kurutulmaya çalışılmaktadır.

        Birer modern tufan olarak gördüğümüz barajlara hep birlikte karşı çıkmak, sesimizi sözümüzü yükseltmek için buradayız. Yolculuğumuzun adını yeni bir yaşam koyduk.  Sadece biz insanlar için değil Dersim’de Munzur için,  Diyarbakır’da kurutulan sazlıklar için, Leylekler için, yalı çapkınları için, her  canlı için yeni bir yaşam diliyoruz.

        Yine buradan doğanın bir parcası olan bizler insanların akıllarına, mantıklarına değil  kalplerine, vicdanlarına seslenmek istiyoruz ve diyoruz ki; doğanın yani geleçeğimizin yaşamımızın yıkımına ve talanına dur deyin!

Eko-Jin Kolektifi


Batman / Hasankeyf fotoğraf albümü: https://www.facebook.com