Madendeki kampımızdan planladığımız gibi sabah saat 16:00'da yola çıktık. 80 kilometrelik zorlu bir parkur bizi bekliyordu. Özellikle Ergani girişindeki rampa bizleri çok yordu. Ergani çıkışında yol arkadaşıımız Aziz yol kenarındaki çakıllar yüzünden ciddi bir kaza atlattı. Bisiklette kask kullanımına faydasına bu kazayla tanık olduk. Kaska taş saplanmıştı.
Diyarbakır'a saat 11:00'da ulaştık. 75 metre yol girişinde bizi Abdullah Demirbaş yoğun bir basın ordusuyla beraber karşıladı. Demirbaş da bisiklete binerek bize eşlik etti. Kent turunda güzergah boyunca sık sık "Munzur Dicle özgür akacak", "Munzur özgür aksın Hasankeyfine baksın.", "Baraja inat yaşasın hayat" sloganlarını atıp Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne geçtik
Belediye girişinde bizleri Osman Baydemir'le Abdullah demirbaş güllerle karşılamalarının ardından kısa bir açıklama yapan Osman Baydemir, doğayı korumanın sadece bugünü değil yüzyılları garanti altına alacağını belirterek, "Önemli olan başlamış olan bu sürecin hakikaten nihayete ermesi, cesaretle adımların atılması ve bu coğrafya da yaşayan tüm insanların haklarının hukuklarının özgürlüklerinin garanti altına alınması gerekir. Mezopotamya coğrafyası ilklerin coğrafyasıdır. Bir kez daha Mezopotamya coğrafyası insanlığa öncülük edecektir. Yeter ki biz barışı halklarımıza, farklılıklarımıza çok görmeyelim. Bu topraklara barış, özgürlük ve adalet geldiğinde bu ülke cennet bahçesine dönecektir" dedi. Daha sonra grup adına açıklamamızda; bisiklet turuyla bölgedeki doğa katliamlarını görünür kılmak, ekolojik tahribatları kayıt altına almak, yolculuk sonunda ise ekolojik yıkımları içeren interaktif bir harita oluşturmayı amaçladıgımızı belirtip, güzergah boyunca köylülerle sohbet edip tohum takası da yaptıklarımızı dile getirdik. Açıklamaların ardından Baydemir'in makamına geçerek, kendisiyle görüşme gerçekleştirdik.
Makamında Baydemir'le Bisiklet yolları yapmaya başlamakla bir yerleşim yerinin ekolojik kente dönüşmek için ilk adım olduğunu yenilebilir peyzaj, kent bahçeleri kurulması gerektiğini ekolojik bir kent için her sorunun çözümün bir parçası olduğuna kentin atıklarının çözümün bir parçası olduğuna değindik. Osman Baydemir master planlarında bulunduğunu ve kısa bir süre içinde kenti baştan dolaşan bisiklet yolları yapacaklarını ve toplu taşımaya önem verdiklerini belirtti. Ekolojik kentlerin temel politikaları olduğunu ve kurulması için çaba harcadıklarını söyledi.
M.Ö 349 yılında Bizans İmparatoru Costantinus kente sığınanları koruma altına almak için yeni surlar inşa etmesiyle Amed Dünyanın en büyük ikinci surlarına sahip oldu. 1990’larda köyleri yakılanlar bir kez daha Amed’e sığındılar. Birbirlerine sırtlarını dayayan birçoğu sıvasız apartmanlardan surlar kenti yeniden çevreledi. Böylece savaş bir defa daha kentin oluşumunda etkin oldu. Tarih boyunca bu kent sığınmacıların yurdu oldu. Bu günse hiçbir sığınmacıya yurt olmayacak toplu konutlar ve sitelerle çevrelenmekteyiz. Kentler hızla kimliklerini kaybetmekte yuva olma özelliğini yitirmekteler. Bizler eko-jîn olarak Dersim’de Amed’e kadar yol boyunca bir bisikletçinin gözüyle ekolojik yıkımları protesto edip belgeledik. Lakin Amed’e bu yıkımlardan bahsetmeyeceğiz. Yeni bir hayat için pedalla etkinliğini düzenleyenler olarak. Ekolojik kent düşümüzü dile getireceğiz.
Bizler taraflardan bağımsız olarak barışa inan insanlarız. Savaşların, çatışmaların, rekabetin ve sanayi devrimi sonrası devletlerin bir tür akıl tutulmasıyla inşa ettirdiği kentler karşı barışın inşa ettiği şehirlerin zamanı geldiğine inanıyoruz. Seksenli yıllarda kullanılan ve popülerliğini yitirmekte olan tüketici kentlere karşı bir an öce sürdürülebilir yeşil kentler inşa etmeliyiz.
Yeni ve daha büyük yollar yaparak bir türlü çözümleyemediğimiz ulaşım sorununu bisiklet yolları ve toplu taşımaya ağırlık vererek çözümlemeliyiz. Antik Hewsel bahçeleri gibi kentin yiyecek ihtiyacını karşılayan kent bahçeleri kurmalı, halkın yiyecek ihtiyacının bir kısmını meyve ağaçlarıyla oluşturacağımız park ve bahçeler ve yenilebilir peyzaşla karşılamalıyız. Diyarbakır sümerparkta bulunan güneş ev gibi enerji ve yiyecek bakımından kendine yetebilen ama ucuz konutlar inşa etmeli, çöpleri ayrıştırıp dönüştürmeli, mutfaklarda kullanılan gri suyu kent bahçelerinde kullanılacak hale getirmeliyiz. Artıklarımızdan yeni bir kent yaratmalıyız.
Daha fazla Vakit kaybetme lüksümüz yok. bir an önce Doğayla uyumlu karbon izi olmayan, üretken kentler, kasabalar ve eko köyler kurmaya başlamalıyız. Doğrudan demokrasinin ve dayanışma kültürünün hakim olduğu hiyerarşi ve tahakküm karşıtı başka bir hayatı barajlara inat, bu topraklarda örmeliyiz.
Basın açıklaması sonrası ailelerimizin getirdiği yiyeceklerle yeryüzü sofrası oluşturup Park Orman ziyaretcileriyle paylaştık. yemek sonrası hep berber "halkın gücü" adlı belgeseli izleyip günü sonlandırdık.
insanın oralara kaçası geliyor.
YanıtlaSilOrada olamadığım için ne pişmanım...
YanıtlaSil