Diyarbakır'dan yola çıkacak grup sabah saat altıda Amed Sümerparkın
önünde buluştu. kolektif iki ay boyunca bu organizasyon için uğraşmış özellikle
son hafta çok yorulmuştu. Otobüs hareket etmeye başlayınca çok istememize
rağmen heyecan baskın geldi, uyuyamadık. Dile kolay 900 kilometre pedal
çevirecek köylülerle, kentlilerle dağla taşla nehirlerle sohbet edecek düşsel
bir coğrafya da yolculuk edecek yıkıma karşı yeni bir yaşamı savunacaktık.
Yolculuk boyunca yapacaklarımızdan ve yapılaması gerekenlerden konuştuk. şarkı
söyledik bir klasiği yenileyip halay bile çektik. Yola çıktık. kacınılmaz olan
başımıza gelecek. Yolun sonunda benliğimiz bir parçasını soyacak,
başkalaşacağız.
Aşağıdaki gözlerinizin aşina olduğu bir fotoğraf var. Her yolun olmazsa
olmazı bir köpek ölüsü aracın biri çarpmış. sonra bir araç daha ve belki bir
başkası geriye sadece kürkü kalmış. Maden yolunda karşılaştık bu cesetle ondan
önce iki kedi bir tilki cesediyle daha karşılaştık. öncekilerin fotoğraflarını
çekmeye içimiz el vermedi. Bazen sadece bu hayvan katliamı için bile olsa
bisiklet sürmeli, araç kullanmamalı diyorum. Madem dünyayı yollarla bölmüşüz
araçta kullanıyoruz bari bu masumların kanına girmemek için kimi ülkelerde ki gibi hayvanların geçmeleri için
yolun altında tüneller yapmalıyız.
Öğleleyin Burmageçit köyüne gittik tanrı misafiriyiz, Dostluk köprüsü kurmaya,
sizleri tanımaya anlamaya, sizden kadim bilgileri öğrenmeye ve tohumlarımızı
takas etmeye geldik dediler. Hoş geldiniz dedi Burmageçitliler. Kahvehanenin
karşısında bulunan Evren döneminde yapıldığında beri kapalı olan caminin
bahçesine dizdiler sandalyeleri. önce kuşkulu sonra koyu bir sohbete daldık.
Kadınlar evlerdeydi ikiye bölündük bize gelemeyenin biz ayağına gideriz dedik.
bir kısmımız cami köşesindeki yaşlılarla sohbet etti. Diğer kısmımız evlere
misafir oldu. Tohum konusunda bizden de bilgiliydiler. Kısır bunlar her sene
almak zorundayız. Bir de hastalık yapıyor eskiden kanser nedir bilmezdik. Vazgeçtik
maydanozu tereyi dışarıdan alsak da diğer tüm ihtiyaçlarımızı bitkileri deden
kalma tohumları ekerek gideriyoruz dediler. Sonra nanav bitkisinin ayak
ağrılarına nasıl da iyi geldiğini, çayır otunu, naneçûçikanın kolesterolü
düşürdüğünü, sarıalıçın nelere kadir geldiğini anlattılar da anlattılar. sonra
hükümet çiftçiyi öldürüyor dediler. fik ekin ama çiçek vermeden toplarsanız
destekleme veririz dediğini kendi tohumumuzu kullanmamıza izin vermediklerini
anlattılar. Desteklemenin tarımı geriletmekten başka işe yaramadığını
anlattılar. Bu arada diğer grupta geldi. Getirdiğimiz tohumları dağıtmışlardı
ellerinde yeni tohumlar vardı.
Kolektifin
zor zamanlardaki ilacı Barış'ın elindeki tarihi yaba Burmageçit'lilerin
hediyesi Barış Kürtlerdeki Bûka Baranê ya da Şerêbuka denilen
geleneği yolun koşullarını göz önüne alıp dönüştürüp yaşatmak istiyordu. Yaba
Barış için bir tür nimet oldu Şerêbuka için aradığı kukla ya da totem
elindeydi. Yabanın ucuna hemen zil taktı. Şerêbuka stranını söylemeye başladı. Çocukların
köy evlerinden yiyecek toplayıp Rûsipilerin aracılığıyla bir kazanda kaynatıp
paylaştıkları aynı çömertliği ve paylaşımı doğadan bekledikleri yağmur duası
geleneğini bu günlerin revaçta olan deyimiyle yeryüzü sofrasına dönüştürmek
için gerek duyduğu nesneye sahip olmanın mutluluğunu yaşadı.
Bıçak sebze
doğramak içindir tabi onunla insanda öldürebilirsin. makineler insanlığa hizmet
etsin diye yapıldılar. Oysa Munzurdan, Asiye, Dicleye, Zap'a Firat'a her yerde
adına kum çıkarma dedikleri plansız ve kontrolsüz yöntemlerle Dünyanın
damarları olan nehirlerin karnını deşiyorlar.
Dersim'deki
basın açıklamasını Barış elinden düşürmediği Bûkabaran kuklasıyla yaptı.
DERSİM'DEKİ
BASIN AÇIKLAMASI
Dersim’in
maden çıkarma bahanesiyle delik deşik edilmek istenen dağları, önüne çekilen
setlerle bataklığa dönüştürülecek duru nehirleri ve yakıla kesile bitirilemeyen
dirençli meşe ormanları bizleri çağırdı. Geldik. Dersim’den Erbil’e gönüller
arasında köprüler kurabilmek için dostluk istasyonlarıyla bezenmiş rotamızı
çizdik. Yolumuz her ne kadar Dersim’de başlıyor görünse de aslında yola
Okyanusya da ki küçük paskalya adasından çıktık. O ada ki bir kıyamet
provasıydı. Ormanlarla kaplı bereketli adanın yerli halkı tanrılara heykeller
sunmak için ağaçları kesmeye başladılar. Kabileler arası çatışmalar, savaşlar
gözlerini kör etmişti. Sonlarının yaklaştığının farkına varamadılar. Ağaçlar
kesildiği için su döngüsü sekteye uğradı. Ekolojik yapı çöktü. Kıtlıkla baş
başa kaldılar. Sefil bir hayata mahkûm oldular. Bu gün Dersim’de Paskalya
adasında yaşananlar tekerrür ediyor. Savaş, çatışmalar ve Osmanlıdan kalma
Dersim’i blok havuzlarla insansızlaştırma projeleri bu yeryüzü cennetini yok
ediyor. Bizler ülkenin binde dört elektrik ihtiyacını karşılamak ya da güvenlik
amacıyla Munzurun, Pülümür nehrinin, Peri deresinin çamur gölüne dönüşmesini
kabul edemeyenleriz. Yenilmeyen, içilmeyen gölgesinde uyunulmayan altın
madenleri çıkarılacak diye iki yüz sekseni endemik, bin beş yüz bitkinin
türünün soykırımına göz yumamayanlarız. Orman yangınları çıkaranlar, ağaçların
kesilmesine, kaçak avcılığa göz yumanlar, paskalya adasındaki kıyameti daha
büyük bir coğrafya da bizlere tekrar yaşatmak istiyorlar. Bizler yeryüzünüzün
her noktasının bir diğeriyle bağı olduğunu göremeyenler Dersime yapmayı
planladıklarıyla insanlığı diğer tüm canlılarla beraber yokluğa
sürüklediklerinin farkına varsınlar, diye de yollardayız.
Biz sadece Dersim’de ki barajlara karşı değiliz. Aynı zamanda tarım ilaçlarından ve sanayiden çok az zarar görmüş bu kentin birilerinin savaş sonrası turizm planlarıyla yozlaşmasının da karşısındayız. Ekolojik duyarlılığı olan tüm kurum, kuruluş, dernek ve partilere ‘Yeni bir yaşam için pedalla,’ şiarımızla başkaca bir yaşama olan inancımızı duyurmak istedik. Ekolojimizi yok etmek için projeler hazırlayanlara en iyi cevabı doğayla dayanışarak verebiliriz. Vakit kaybetmeden doğayla uyumlu karbon izi olmayan, üretken kentler, kasabalar ve eko köyler kurmaya başlamalıyız. Doğrudan demokrasinin ve dayanışma kültürünün hakim olduğu hiyerarşi ve tahakküm karşıtı başka bir hayatı barajlara inat, bu topraklarda örmeye başlamalıyız.
Biz sadece Dersim’de ki barajlara karşı değiliz. Aynı zamanda tarım ilaçlarından ve sanayiden çok az zarar görmüş bu kentin birilerinin savaş sonrası turizm planlarıyla yozlaşmasının da karşısındayız. Ekolojik duyarlılığı olan tüm kurum, kuruluş, dernek ve partilere ‘Yeni bir yaşam için pedalla,’ şiarımızla başkaca bir yaşama olan inancımızı duyurmak istedik. Ekolojimizi yok etmek için projeler hazırlayanlara en iyi cevabı doğayla dayanışarak verebiliriz. Vakit kaybetmeden doğayla uyumlu karbon izi olmayan, üretken kentler, kasabalar ve eko köyler kurmaya başlamalıyız. Doğrudan demokrasinin ve dayanışma kültürünün hakim olduğu hiyerarşi ve tahakküm karşıtı başka bir hayatı barajlara inat, bu topraklarda örmeye başlamalıyız.
Basın
açıklamasının ardından düdüklerimizle düttüre düttüre şehir turu attık.
Tur esnasında: Elektrik santral Quzulkurt! Munzur Dicle özgür akacak. Munzur
özgür aksın Hasankeyfine baksın. Baraja inat yaşasın hayat sloğanları attık.
Esnaf, sokaklarda dolaşanlar ve evlerinde oturan insanlar balkona çıkıp
alkıilayarak ve ıslık çalarak eylemimize destek oldular.
Turun sonunda
kolektifimize sundukları katkılarından dolayı Dersim Belediyesine gittik.
Akşam Seyyid
Rıza Heykelinin bulunduğu parkta Latin Amerika’daki Topraksızlar hareketini
anlatan film gösterimimiz vardı. Duyurumuza kullak verenler ve gece parkta bulunanlarla
beraber Latin Amerika’da özellikle Brezilyalıların yoksulluğa mahkûm edilmiş
halkının işlenmeyen toprakları işgal edip doğanın ve dayanışmanın ışığıyla
yoksullukla mücadele edip yeni bir yaşam kurma yolculuklarını izledik.
Filmden sonra
Gola Çetoya gittik. Dersim'in dağlarında yaban keçilerinin sonsuza kadar
özgürce dolaşması, Dersim'deki nehirlerin milyonlarca yılda dağı taşı eriterek
açtıkları yataklarında besledikleri milyonlarca canlıyla beraber akmaya devam
etsin diye dilek tuttuk. Cadırlarımız Uzuncayır barajını yapanlar tarafından
yok edilmek istenen Gola Cetonun topraklarına kurduk. Munzurla, Pülümür
nehrinin ezgileriyle uyuduk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder